31 Mart 2009 Salı

YENİLEN(ME)

Kendini yenilemek ve zamana ayak uydurmak her zaman başarılı olur. Ben bu cümlenin her zaman doğru olmadığını Tropicana kutularını yenilediği zaman gördüm. Tropicana Amerikalılar için bir klasiktir. Her evde en az bir kutu vardır ve herkesin kendine özel bir Tropicanası vardır. Tropicana klasik paketini değiştirerek ve değişim sonucunda markayı genel geçer bir meyve suyu kutusu gibi yapınca tam anlamıyla kıyamet koptu. Tüketiciler şiddetle karşı çıktılar ve seslerinide herm offline hemde online alanlarda gösterdiler. Portakal resmi yerine bir bardak portakal suyu koymak markanın ana mesajı olan “Gerçek portakallardan elde edilmiştir.”a tamamen ters düşmekte. Tropicana yeniden markalandırılmadan yenilenmeliydi. Klasikleşmiş markalar ufak değişiklikler ve yavaş değişiklikler yapmalılar ...

GÜÇ: KENDİNİ GÖSTERMEK

Her geçen gün online gruplar daha çok güç kazanıyorlar ve seslerini daha çok duyurabiliyorlar. Güç kazanmanın başlıca sebeplerinden bir tanesi bu grupların birbirleri ile dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olması. Anneleri ele alalım mesala ya da daha doğrusu anne bloggerları. Özellikle sevdiğim bir blogger var İbeking adlı blogun sahibi harika bir file ile alışveriş kampanyası yapmış ve bir çok anne blogger’ı bir araya getirmiş. Anne olmasam bile bu blogun sıkı takipçilerindenim. Bu gruplar gün geçtikçe şirketlere daha çok seslerini duyuruyorlar ve yakın bir gelecekte ürünleri de şekillendirmeye başlayacaklar. İşte herşey o zaman terse dönmeye başlayacak. Biraz ütopik olacak ama PR ajansları işte o zaman bu grupların peşinde olacaklar. Yavaş yavaş şirketler kararlarını alırken tüketicilerin gücüne ve sözüne güvenmeye başladılar. Pazar günü Hürriyet İK’da Microsoft ve stajyer alımı konusunda bir yazı okudum. En iyi ve yaratıcı blog yazan (başvuranların arasından) Microsoftta staj yapma şansı kazanacak. Gençler için harika bir şans bence. Çünkü bu insanlar araştırmış, özümsemiş ve kendi içinde yorumlamış oldukları konular hakkında yazacaklar. Altı bilgi ile sağlamlaştırılmış bir etkileme gücü elde etmiş olacaklar. Hem kendilerini gösterebilirler hem de geliştirebilirler. Kendimden örnek vermek gerekirse her blog yazısı için konu bakındığımda mutlaka bir şeyler öğreniyorum.

ÜNLÜ FAKTÖRÜ

Şu anda 1.5 milyonun üzerinde Twitter kullanıcısı var. Muhtemelen bu 1.5 milyonun içerisinde bu yazıyı okuyan sizde varsınız. Twitter’da olmak modern dünyanın statülerinden olmaya başlamış olsa da favori her zaman Facebook olarak kalacak. Bilmiyorum ne kadar dikkatinizi çekti ama Facebook’un yeni yüzü sayesinde videolar daha çok dikkat çekmeye başladı. Bireysel olarak eklenen videoları hemen hemen her gün seyretmeye başladım. (Eninde sonunda Facebook’un bu şeklini de seveceğiz.) Neyse konumuz Twitter’a geri dönelim. Ünlüler ve onların Twitter kullanımı. Bence bu çok güzel bir ikili. Tabii ki bu Twitter hesaplarının ne kadarı gerçek ne kadarı değil bilmiyoruz ama çok eğlenceli oldukları bir kesin. Ünlülerde Twitter’ı bizim sevdiğimiz kadar çok seviyorlar. Twitter sayesinde ünlülerin gündelik yaşamlarına bir pencere açılmış oluyor. Her ne kadar ünlüler için gerçekleştirilmiş bir PR çalışmaları olsada bence PR çalışmalarının en insani olanlarından.

23 Mart 2009 Pazartesi

MAKİNA GİBİ ÇALIŞMAK

Yeni olmayan ama bir kampanyaya çok güzel entegre edilmiş bir aktivite. İçlerinde insan bulunan Kit Kat makinaları. Kit Kat’ın “working like a machine” kampanyası ile birebir uyum sağlamış. Anlayacağınız gibi konsept makina gibi çalışan insanların ihtiyaçları olan molayı “Kit-Kat” ile sağlaması. “Working like a machine” kampanyası Nestle’nin İngilterede gerçekleştirmiş olduğu en büyük kampanya. Kampanyanın en gülümseten yanı (ki bu benim için çok önemlidir) çikolatanızı size veren insanla günün karmaşası içerisinde iki çift laf edebilmek. :) Bir kutu çikolatanın içerisinde bulunan insanlar. Bence JWT London’dan çok güzel bir çalışma :):)

FAİLİ MEÇHUL KIYAK

Tüketiciler ile iletişimi gerçekleştirmek için elimizde bir çok yöntem var. Bunların hangisini ne için ve ne zaman kullanmamız gerektiğini anlamak daha doğrusu doğru mecrada doğru materyal ile bulunmak işin sihir kısmı. Şimdiye kadar okuduğum bir çok makale ve kitap bana hep aynı şeyi tekrarladı “mesajınızı alacak kişileri programlayamazsınız”. David Armano’nun da blogunda belirtmiş olduğu gibi yayılım aşağıdaki gibi gerçekleşiyor.

1. Popüler medya
2. Açık networkler Bloglar, feeds ve websiteleri
3. Kapalı Networkler (Facebook, MySpace)
4. Bireyler arasında ve e-maillar ile yayılım.
Aslında bu yayılım her zaman bu sıra ile gerçekleşmek durumunda değil. Kendi aralarında da değişken olabiliyorlar. Bilmiyorum Faili Meçhul Kıyak aktivitesini nekadar duydunuz bence yayılımın en güzel örneklerinden bir tanesi. Yukarıdaki yayılım sırasının değişken olabileceğine en güzel örneklerden bir tanesi. Bende sistem şu şekilde işledi:
1) Fikir Atölyesi
2) Bloglar, feeds
3) Bireyler ve e-maillar
4) Popüler medya ( gazete ve radyo programı)
Bu yayılımın yakından takip eden bir insan olarak sosyal medyada yayılım gösterdiği üç özelliğide görmüş oldum. Bu özellikler Faili Meçhul Kıyağı anlatan kişinin iletişime geçtiği kişi sayısı (gündelik sohbetler, e-maillar, facebook vb.), bu kişilere iletmek için filtrelediği bilgiler mesajlar ( yapılabilecek ve yapılan aktivitelerden ve kartın nereden alınabileceğinden bahsetmesi) ve diğer kişilerin bu mesajı kendi çevrelerine yayması. Ben buna istem dışı seyirci kaldım. :) Kuzenim ve sosyal networkune yayılım olarak adlandırdım. :)

NELERİ TERK EDERİZ?

Hayatımızda neleri terk ederiz. . . Ya da bu terk edilmiş şeyler bize bir gün harika buluşlar gibi görünebilir mi? Internette öylesine dolaşırken bu siteyle karşılaştım ve çok ilgimi çekti. Bu sitede hergün insanlar tarafından yapılmış fakat terk edilmiş yerler ve şeyler yayınlanıyor. Sadece Amerika ile sınırlı kalmayan bu web sitesinde bulunan fotoğraflar insana garip bir huzur veriyor. Düşünmeden edemiyorsunuz acaba terk edilmeden önce burası nasıl bir yerdi diye. Bu sitede üyeler tarafından gönderilmiş terkedilmiş ve zamanında ticarette büyük yer sahibi olmuş hava, deniz, kara ve demir yollarına ait taşıtlarınıda görebilmek mümkün. Beni en çok etkileyen ise terkedilmiş lunaparkları görmekti. O kadar sessiz ama bir o kadar da rengarenk. http://www.artificialowl.net/

14 Mart 2009 Cumartesi

KOPYALAMAK ÜZERİNE Mİ YAŞIYORUZ YOKSA?

“Spread Marketing”. Bu terimi çok sevdim. Admap’te okuduğum bir makalede kısaca şunlar anlatılıyordu. Trendler ve farklı olan her şey nasıl yayılıyor.
Basit gerçek şu ki insanlar sosyal yaratıklar ve bağımsız olmaktan daha çok kopyalamayı tercih ediyorlar. Kopyalama bizim türümüzün başlıca öğrenme aracı ve insanlar sosyal realiteye bu şekilde uyum sağlayabiliyorlar. Nadirde olsa bağımsız düşünme insanlar tarafından gerçekleştirilebiliyor.
Aslında şöyle bir geçtiğimiz trendlere ve etki yaratan buluşlara baktığımızda bizim bu trendleri ve yenilikleri kopyalama sayesinde fark ettiğimizi görebiliriz. Toplumlara baktığımız zaman kopyalama sayesinde gerçekleşen etkileşim daha da büyük sonuçlara ulaşıyor. Bu da geleneksel pazarlamanın mantığına tamamen ters. Geleneksel pazarlamada etki bizim insanlara ne yaptığımızla onları etkilememiz ama gerçek yayılım insanların ne yapmak istediklerini kendileri seçmeleri ve diğerlerinin bunu kopyalamaları. Eğer siz markanızı sıradan bir insanın kullanması zincirini başlatırsanız o kişinin de sıradan arkadaşları da kopyalama ve bir gruba ait olma isteği sayesinde kullanmaya devam ederler ve sizde yayılım sağlamış olursunuz.
Admapte yayımlanan makaleye göre iki çeşit kopyalama varmış. Bunlar “Random Copying” ve “Directed Copying”. Benim en dikkatimi çeken Random Copying oldu. Sokakta yürüdüğünüzü düşünün ve çevrenizdeki insanların kıyafetlerini kullandıkları markaları bilinçaltınıza yazıyorsunuz ve daha sonra kendi fikirlerinizmiş gibi o markaları ve modayı takip etmeye başlıyorsunuz. Bence bu insan psikolojisinin harika bir yönü daha. Directed Copyinge gelince bu daha bilinçli ve daha takip edilebilir bir kopyalama türü. Klasik bir örnek vermek gerekirse aileniz Hürriyet okuyorsa bu sizinde evinize Hürriyet almanız demek.
Sosyal Networkler ve yayılım konusuna gelirsek kopyalama burada çok farklı bir boyut kazanıyor. Benim en sevdiğim kurallardan bir tanesi burada işliyor. “The law of the few”. Birkaç kişinin bütün toplumu etkilemesi ve bu birkaç kişinin “influential” olmaması. Bence bu harika bir denklem :)
Kopyalamayı başarıyla uygulamış birkaç marka:
Amazon.com: Bakmış olduğunuz her ürün size 16 adet başka insanların benzer olarak ne aldıklarını gösteriyor.
Apple i-pod: Kulaklıklarının beyaz olması sizce de ekstra bir görünürlük sağlamıyor mu?
Nike: Run istanbul gibi aktiviteler ile tüm koşu sporuna ilgi gösterenleri bir araya topladı.

SKITTLES - SOSYAL MEDYAYA TESLİM OLMAK

Geçen hafta Skittles web sitesinin giriş sayfasını Facebook fan page olarak değiştirdi. Kısacası Skittles sadece Buzz yaratmak amacında olan bir web sitesi yarattı. Yaratmış olduğu web-sitesinde filtrelenmemiş youtube, facebook ve wikipedia içerikleri yer almaktadır. Mars yetkilileri sosyal medyada çok zaman geçiren genç tüketicilerle iletişim kurmak için birebir çözüm olduğunu belirtmektedirler. Anladığım kadarıyla bu hafta Mars beni baya bir düşündürdü. Snickers örneği ve Skittles örneği beni ikileme düşürmedi değil. Bir şirket bu kadar açık olup bu kadar kapalı nasıl olabiliyor ben anlamıyorum. :)
Neyse konumuza geri dönersek.. Dün Facebook sayfası olan web sitesi bugün youtube görünümündeydi. Baya bir Modernista kokan bir web sitesi olmuş demeden de geçemeyeceğim. Web sitesi Agency.com tarafından yaratılmış. Araştırmalarıma göre bloggerlar tarafından pek sevilmeyen bir ajans. Olaylı bir Subway videoları mevcut. Skittles’a geri dönersek bence Skittles web sitesini bir nevigasyon sitesine dönüştürdü. Ulaşmak isteği gençlerin buram buram Skittles hakkında konuşmak istediklerini hiç zannetmiyorum. Bence Facebook kullanımının bu kadar yoğun olduğu Türkiye’de bence bizde biraz “Modernista” yapmalıyız.

YARATIYORSUNUZ AMA İZNİNİZ VAR MI?

Bu aralar en çok savunduğum konulardan bir tanesi markaların tüketicileri birazda olsa rahat bırakması. Bırakın tüketiciler markanızı istedikleri gibi kullansın. Geçenlerde internette dolaşırken snckrz.com diye bir web sitesi ile karşılaştım. Bu sitede kendi mesajınızla snickers logosu yaratabiliyorsunuz. Böyle bir site görünce çok sevinmiştim çünkü günümüzün trendlerinden olan markaları bireyselleştirme konusuna çok güzel bir örnekti. Zaten insanlar says-it.com veya photofunia.com gibi sitelere fazla derecede ilgi gösteriyorlardı. Snickers’ın bunu kullanarak kendi markası ile birleştirmesi çok güzeldi. Fakat hikayenin güzelliği burada bitiyor. Dün iş arkadaşlarıma siteyi göstermek için tekrar girdiğimde sitenin kapatılmış olduğunu gördüm. Pokenewyork.com (başarılı siteleri olduğunu düşünüyorum) tarafından yapılmış olan bu çalışma Snickers’tan izin alınmadığı için site kapatılmıştı. Hatta Pokenewyork’a dava açılması söz konusuymuş. Şimdi insan garip bir ikilemde kalmadan duramıyor. Sonuçta Poke markaya ücretsiz olarak harika bir çalışma yapmış ücretsiz olarak 80,000 kullanıcı yaratmış ve gene ücretsiz olarak böyle bir sitenin tanıtımı yapılmıştır. Diyet Cola ve Mentos uygulamasından sonra tüketicilerin sevdikleri markaları istedikleri gibi kullanabilme konusunun artık bir problem olmayacağını düşünmeye başlamıştım demekki daha zamanı gelmemiş. Günümüzde böyle bir erişim sağlanmış olan bir kampanyanın durdurulmasını ve var olan kampanyaya entegre edilmemesini sanırım ben hiçbir zaman anlayamayacağım. Neticeye bakarsak Mars yaratmış olduğu havayla Poke’a görünüm sağlamış oldu.