29 Aralık 2009 Salı

YIKICI VE YAPICI UTANÇ - AHMET TULGAR

Rahatsız edici, acıtıcı ve yakıcı ama hepsinden önemlisi müthiş yalnızlaştırıcı, insanı kendi kendiyle baş başa bırakıcı etkisine rağmen utanç, son derece toplumsal yaşanan bir duygu aynı zamanda. Bir iletişim hali. Toplumla birey arasında.
Bireyin karşısındaki toplum “utandırdıktan” sonra sahneden çekilse de, utandırarak yalnızlaştırdığı bireyi kendisiyle baş başa bırakıp çekse gitse de, bıraktığı utanç etkisiyle yalnızlaştırılmış bireyin dünyasındaki hâkimiyetini sürdürür. Bu haliyle birey açısından baskıcı bir duygu olmasına rağmen, utanç, aynı zamanda toplumsallaştırıcıdır da. Yine birey açısından. Ayıplama, dışlama gibi eylemlerle bireye yüklense de nihayetinde eleştiridir, eleştireldir ve bireye içselleşerek sürer utanç. Yüklenir ve yüklendiği yerden içselleşir. Bu aşamadan sonra özeleştirel olma olasılığı da yüksektir. Ya da toplumsal eleştirel. Yani utanç içindeki birey kendisini de sorgulayabilir, kendisini utandıran kodları da. Her halükarda eleştirel ve hatta düşünsel bir süreç.
Toplumun bireye tahakkümü olarak da dayatılabilir utanç, toplumsal uzlaşımların korunmasına, birey tarafından pervasızca çiğnenmesinin engellenmesine de hizmet edebilir. Birey ya uzlaşır ya da isyan eder. Ya o değişir ya toplum. En azından toplumu değiştirmeye çalışır. Her halükarda işlevseldir yani utanç. Toplumsal uzlaşım ve gelişmede.
Utanç kendisini ortadan kaldırarak işlevini yerine getirir. Utanan, utandırılan birey ya kendisini değiştirir utançtan kurtulmak için ya da utandırılmasına dayanak teşkil eden değerleri, kodeksi. Utanç ortaya çıktığında bireyi bir an için hareketsiz, eylemsiz kılsa da, bir süre sonra kendisini ortadan kaldırmak için kaldırması için bireyi harekete geçirir. Utancın süresi eylemsizlik anıyla eyleme geçiş anı arasındaki zaman kadardır.
Utanç yüz kızarması, terleme gibi bariz fiziksel etkilere neden olacak kadar şiddetli duygusal süreçlere yol açsa da doğrudan akılla ilgilidir. Sürüp süremeyeceğine akıl yolu ile karar verir utanç içerisindeki birey. Muhakeme eder, ya kendisini ya da toplumu yargılar. Utanç öznel bir hukuk süreci başlatır. Hissedildiği anda.
Utandırmaya karar veren toplumsal hukuk önceden belirlenmişken, utanan bireyin muhakeme ve hukuk süreci yeni başlamıştır. Utanç verili hukuku da onaylayabilir, yeni bir hukuk da üretebilir. Her halükarda utanç hukukun sağlanmasına yol açmıştır.
Utanç bir baskı aracıdır, evet. Ama toplumla bireyin bu “koparak süren iletişimi”inde, utandırma-utanma ilişkisinde bu baskı, olumsuz olduğu kadar olumlu bir baskı da olabilir.
Yani utanç önü sonu sorunlu bir duygu, duygulanım. Olumsuzluktan olumluluk üretme potansiyeli yüksek bir durum.
Tarifine kötü başlayıp iyi bitirmek zorunda kaldığımız bir süreç. İyi bitmesinden hoşnut kaldığımız bir süreç.
Bireysel etkileri kadar, toplumsal etkilerini de, toplumsal yaşama etkilerini de gözden kaçırmamamız gereken, hatta bundan, bu etkilerden daha fazla hoşnut kalmamız, daha fazla umutlanmamız gereken bir süreç utandırma-utanma süreci.
Tarih birazda utançla gelişiyor. Biraz da değil epey.
Daha iyi bir dünya umudunu insanın utanma potansiyeli, yetisi yaşatıyor biraz da. Biraz da değil epey.
Katliam anıtlarının önünde diz çöktüren utanç aynı zamanda nasıl büyük bir fazilete işaret eder. Geçmişi unutturmadan geçmişten koparan gücüyle utanç mazlumların nasıl da büyük bir dayanağıdır. Umududur.
Geleceğin kapısından içeri utanmadan, utanca bürünmeden girmek mümkün müdür? Üzerimizdeki utanç pelerininden kurtulmak için, geleceğin esintisine bırakmıyor muyuz kendimizi?
Bugün dünyanın utanca ihtiyacı her zamankinden daha fazla.Bügün dünyanın utandırmaya ihtiyacı her zamankinden daha fazla.
Devasa savaş makinelerinin kıydığı insanlar…
Dünyayı bir azınlığın müstemlekesi yapan bir ekonomi…
Çocuğunu bombalardan kurtaramayan bir baba ya da annenin…
Çocuğuna istediği oyuncağı ya da dondurmayı alamayan bir baba ya da bir annenin hissettiğini utanç olarak algılamamasına neden olan küresel utanmazlık.
Oysa artık bizi bir tek şey utandırmalıdır…Utandıramamak.

16 Kasım 2009 Pazartesi

FOSBUK

Türkiye’nin en eğlenceli ve tasasız birası Foster’s, Türkiye’nin ilk çizgi blog (karikatür) sitesi http://www.fosbuk.com/ ile yaratıcılığınızı kullanarak esprilerinizi karikatürlere dönüştürmenizi sağlıyor!

“Ama ben çizemem ki!” demeye gerek kalmadan, herkes
http://www.fosbuk.com/’daki hazır karakter ve ikonlarla kendi karikatürlerini oluşturabiliyor. Esprilerini hayata geçirmek için can atan fosbukçular, kendi karikatürleriyle, kendi kahramanlarıyla ve kendi hikayeleri ile karikatürist olup hazırladıkları birbirinden eğlenceli “fos”ları Facebook’da herkesle paylaşarak güldürmenin keyfini çıkarıyor!

Dileyenler
http://www.fosbuk.com/’a üye olmadan “fos”layabilecekleri gibi; üye olan fosbukçular “fos”larını sosyal ağlarda paylaşıp, Türkiye’nin en yaratıcı ve komik “Fos Bloglar”ını takip edebiliyor, yeni takipçiler edinebiliyor ve oylayabiliyor!

Anlatacak bir hikayesi olan ve kendi kahramanlarına hayat vermek isteyen herkes, gençlerin ve kendini genç hissedenlerin birası Foster’s’ın sunduğu
http://www.fosbuk.com/’da bekleniyor!

9 Kasım 2009 Pazartesi

MILLER MUSIC FACTORY

Müziğin, eğlencenin ve yeniliklerin vazgeçilmez markası Miller tarafından bu yıl 6. kez düzenlenecek olan Miller Music Factory’ye başvurular tüm heyecanı ile başladı! Miller’in yeni yetenekleri keşfetmek için düzenlediği müzik yarışmasına başvurular “http://www.millermusicworld.com/” internet sitesi üzerinden yapılıyor.
Birbirinden ünlü jüri üyeleri ile de dikkat çeken Miller Music Factory’ye başvurular 31 Aralık Perşembe günü son bulacak. Türkiye’de müzikle uğraşan amatörler için kariyerlerinde dönüm noktası sayılan, müzik dahilerini belirlemek, genç yetenekleri keşfetmek ve alternatif müzik kültürünü desteklemek amacı ile gerçekleştirilen Miller Music Factory yarışması, araştırmalarda genç yeteneklerin “En çok güvendiği yarışma” olarak tanımlanıyor. Her yıl rekor sayıda başvuru ile dikkat çeken Miller Music Factory’ye katılım ile ilgili bilgiler http://www.millermusicworld.com takip edilebiliyor.
6. kez düzenlenecek olan Miller Music Factory’nin kazananları 30 Ocak 2010’da gerçekleşecek olan muhteşem final gecesi ile belli olacak. Yarışma jüri üyeleri arasında Ali Şahinbaş, Mehmet Tez, Kaan Sezyum, Murat Abbas ve Funky C gibi Türkiye’de müzik adına çok önemli isimler de var.

4 Kasım 2009 Çarşamba

MARIACHI MOODMAKER

Yaz ayları boyunca sahillerde “Mariachi Moodmaker” ekipleri ile dikkatleri çeken tutkulu Latin Mariachi, eğlenceyi sevenleri şehirde de yalnız bırakmıyor! Mariachi, siz ayaküstü sohbetçileri kapı önlerinde yakalayarak 4 Latin karakterinden hangisine uyduğunuzu belirliyor ve sizleri keyifli bir atmosferin içine çekiyor. “Mariachi Moodmaker” ekibinin geceleri mekanlarda şişenizin boynuna asacağı Mariachi şapkasının rengiyle yalnız mı dans ediyorsunuz yoksa hayatınızın aşkı ile mi beraber olduğunuzu paylaşma şansını yakalıyorsunuz.
Mariachi’sini bile iki pipetle alan ve sadece eşleriyle shot yapan “Don Domestiko”lar kırmızı şapkaları ile evli olduklarını anlatırken, shotlarını tek tek içen “Don Free-o”lar yeşil şapkalarıyla bekar olduklarını ilan edecekler. Sevgililerinin ışın kılıcından korkan “Don Rezervo”ları sarı şapkalarından , yaz aşklarını silip yeni aşklar için shot yapan “Don Restarto”ları ise siyah şapkalarından tanıyacaksınız!

Mariachi hakkında birazcık bilgi :) :
Mariachi; Anadolu Efes’in 39 yıllık tecrübesi ve uzmanlığı ile ürettiği ilk aromalı bira. Agav bitkisi ve limon aromasını biraraya getiren Mariachi; kolay içimi, ferahlatıcı özelliği, Latin esintisi ve sürprizlere açık dünyası ile eğlence hayatının ve farklı olmayı sevenlerin, vazgeçilmez içeceği! Seksi yuvarlak hatları ve cam üzerine baskılı özel tasarım şişesi ile Mariachi, bira ve tekila aroması birlikteliğini; yaşam sevinci, tutku, özgürlük ve eğlence olarak yansıtıyor.

Mariachi Black
Tekilanın ana maddesi olan agav & limon aromasını birleştiren Mariachi Black, kolay içimi, özgün tadı, çarpıcı ambalajı ile, eğlence ve gece hayatında farklı tatlar arayanların yepyeni tutkusu oldu. Farklı deneyimler yaşamak isteyenlere pipetle içmelerini tavsiye ettiğimiz Mariachi Black, % 6,0 alkol oranıyla latin ateşini içinizde hissettirecek.

GUSTAMAP

Türkiye’nin ilk buğday birası Gusta, hayattan tat almayı bilen herkesi keyif haritası “http://www.gustamap.com/”a bekliyor. Yaşamın keyifli yönlerini paylaşmayı sevenler, şehrin tüm keyif anlarının nabzını tutanlar GustaMap’te en güzel deneyimlerini paylaşıyor.
Herkesin unutulmaz bir anı, hafızasında yer etmiş bir mekanı, deneyimlerinden kaynaklanan parlak bir fikri vardır düşüncesiyle kurulan GustaMap, yaşama dair kendi notları olan ya da başkalarının notlarından ilham almaktan keyif duyan herkes için açık bir not defteri.
GustaMap üyelerinin bir de özel adı var: “GustaMapper”. GustaMapper’lar yaşıyor, tadıyor, deniyor, notlar alıyor ve GustaMap’e aktarıyor. Aynı zamanda diğerlerinin notlarını da keyifle deneyimliyor, takip ediyor. Birinin unutulmaz deneyimi, diğerinin hayatında bambaşka tatlar bırakıyor. Keyif anları paylaştıkça zenginleşiyor.
Yemek yemekten keyif aldığınız bir restaurant ya da güneşin batışını izlemeyi en sevdiğiniz bank. Eğer “benim de var bir bildiğim” diyenlerdenseniz hemen http://www.gustamap.com/’a tıklayın ve keyifli yaşam notlarınızı paylaşmaya başlayın!

2 Kasım 2009 Pazartesi

MENTOS GELMİŞ :):)

Benim Mentos sevdiğimi hemen hemen herkes bilir. Hatta aşırı tüketimden rahatsız olduğum bile olmuştur. Mentos aşkı bende başkadır. Kısacası ben Mentos'tan vazgeçmem. Bugün ofise bir paket geldi. İçerisinde Mentos hemdeee kolalııııııı... bayıldımmm. Eğlence ve yeniliklere doymayan Mentos nane ve meyve çeşitlerinden sonra Mentos Fresh Cola'yı yarattı. Doğru bir pazarlama hareketi oldu çünkü ben tam bir marka gönüllüsüyüm konu mentos olunca... Mentos Fresh Cola'nın çarpıcı kırmızı renkli ambalajını raflarda hemen farkedeceksiniz. Etkileyici tasarımıyla cezbedecek Mentos Fresh Cola’yı ilk ağzınıza attığınızda, sizi Mentos’un çıtır kaplaması karşılayacak… Hemen ardından ise yumuşacık kola aromasıyla mutluluk ve ferahlık veren bir lezzet deneyimi kaplayacak içinizi.

30 Ekim 2009 Cuma

SİVİLCE SORUNU

Sivilce sorununu ancak yaşayan bilir. Çok can sıkıcı olsalar da onlardan kurtulmak o kadar kolay değildir. Sivilcelerin kendisinden kurtulsanız bu kez izleri peşinizi bırakmaz. Poli hidroksi asitleri, Vitamin B3 ile birleştiren tek jel olan Acnecinamide® PHA 10 jel, yağ içermeyen formülü ile sadece sivilceleriniz ile değil, onlardan kalan izlerle de savaşmak üzere tasarlanmış kozmofarmasötik bir ürün. Etkisi klinik testlerle kanıtlanmış Acnecinamide® PHA 10 jel sivilcelerin giderilmesi, kızarıklık ve akne lekelerinin azaltılması ile cildin nemlendirilmesi, pürüzsüzleştirilmesi ve canlandırılmasına yardımcı oluyor. İçerdiği polihidroksiasitlerin hafif soyucu etkisi ve nemlendirme özelliği ile fazla yağı ciltten uzaklaştırıyor, cildi yeniliyor ve cilde satenimsi bir görünüm kazandırıyor. Yeni yılı hoş çekici bir yüzle karşılamanıza yardımcı oluyor. Bu arada bende zaman zaman cilt problemleri yaşıyorum. 38 liraya bence denenmeli. Hassas cilt yapısına sahip kişiler önce Acnecinamide® PHA 6 jeli kullanmalıdırlar. Daha sonra Acnecinamide® PHA 10 jel ile devam edebilirler.

15 Ekim 2009 Perşembe

PHILIPS RATIONALIZER - OFİS KEŞİFLERİ :)

Hepimiz gün içerisinde stres yaşıyoruz. Yok ben yaşamıyorum diyen varsa muhtemelen yalan söylüyordur. Eğer gerçekten yaşamıyorsa ben kendisiyle tanışmak isterim. Yeni bir ürün keşfettim Philips Rationalizer. Bu ürün kullanıcısının mantık sınırlarını daha doğrusu mantıklı karar verme sınırını geçtiğini haber veriyor. Peki bu nasıl oluyor? (Tam benlik)Rationalizer iki bölümden oluşuyor. Birincisi EmoBowl diğeri ise EmoBracelet. EmoBowl tamamiyle sizin duygularınızı yansıtan bir ayna gibi. Her ikiside yüksek stres algıladığında durmanız ve nefes almanız için size kırmızı ve turuncu tonlarda yanarak haber veriyor. Philips Rationalizer evlerinde çalışan online yatırımcılar için tasarlanmış ve erkekler üzerinde daha iyi çalışacağı belirtilmiştir. Ürünün erkekler üzerinde daha iyi çalışmasının sebebi ise erkeklerin daha duygusal yatırımcılar olmasından kaynaklamasıdır. Bu cümleyi okuyunca bende şaşırdım bunun tam tersi olması gerektiğini düşünüyorum. Teknoloji ile sürekli iç içe olan hayatımız daha da yoğunlaştıkça denge ve sakinleşmeye olan ihtiyacımızda artmaktadır. Bence herkesin böyle bir ürüne ihtiyacı var. Tabiki böyle bir ürünün satılmaya başlanması biraz zaman alacak ama pazar trendlerine bakarsak yakın bir gelecekte bu tarz ürünlerle çok karşılaşacağımızı düşünüyorum.

31 Ağustos 2009 Pazartesi

EGOSURFING

Uzunca bir aradan sonra - ee artık ufak bir tatil içerisinde olduğumdan - rahat rahat blogumda yazabilirim. Bugün sabah kalktığımda bir yazı okudum ve bu beni baya düşündürdü. Kibir sektörde ne kadar işimize yarıyor? Buna tam anlamıyla kibir demek aslında doğru olmaz. Bireysel PR daha doğru olur. Kabul etmek gerekirse hepimiz hakkımızda neler konuşulduğunu bilmek ve işlerimiz arkasından aynı sektördekiler konuşsun isteriz. Hatta benim kendi düşünceme göre WOM'u en iyi kullandığımız alan da kendimizdir. Kendi kendimizin PR uzmanı olmamız birazda zorunlu bir duruma dönüşmüş olsa da bunu yapmayı seviyoruz. Günümüzün dünyasında tekrarlıyorum bu kibir değil daha çok ihtiyaç. Hafif rekabet ortamı iyidir ben bu ortamı pazarlamadaki"Pembe Fil" teorisine tam olarak uyduruyorum. Sabah okuduğum yazıya geri dönersek bunun adı "ego search" yani "egosurfing". Şirketinizi ya da kendinizi online dünyada araştırmanız. Ego Search'ünüzü Google Alerts ve Twitter Search'le hemen otomatikleştirebilirsiniz. Bunu yapabilmeniz için bir çok yolunuz var. Ben mesela Google Alerts'i tercih ediyorum sabah kahvenizin yanında arattığınız kelimenin sonuçlarını okumak baya zaman kazandırıcı oluyor. :) Peki siz bugün Egosurf'ünüzü yaptınız mı?

3 Haziran 2009 Çarşamba

ZERO HİKAYESİ

Zero 1996'da doğdu ve önce Milano'da, daha sonra da Roma, Torino, Bologna, Floransa, Napoli ve Veneto'da yayımlandı. Şehirlerdeki etkinlikleri sunan bir dergi olarak İtalya'daki konserler, partiler, sanat olayları, şovlar, sinema gösterimleri, festivaller için kılavuzluk etmekte olan Zero, kalitesi ve stili ile okurları tarafından sahiplenilerek, kısa sürede bu alanda İtalya'nın en çok okunan dergisi oldu.
Zero İstanbul'daki aktiviteleri kaliteli özgün bir biçim, eleştirel ve eğlenceli bir içerikle sunarak bu alandaki ihtiyacı karşılar. Zero İstanbul'da yapılabilecek en iyi etkinlikleri önceden tanıtarak şehir hayatını takip etmek isteyenler için bir radar işlevi görecektir. Aldığı sürekli bilgi akışı sayesinde, alt kültür grupları dahil, mevcut yaşam tarzlarını gözlemleyip sunarak şehir kültürünü dolaylı yoldan belirleme gücüne sahiptir. Zero sürekli gelişen ve hemen fark edilebilir bir dergi olarak tanınmıştır. Dış etki altında kalmadan kendi içeriğini özgünce hazırlar. Yayımladığı bilgilerin kalitesi ve tarzıyla dergi, bir Zero stili yaratmıştır. Sağladığı aktif ve yaratıcı ortamla İstanbul'da neler yapılabileceğine karar vermek için gereklidir. :)

ZERO'YU SEVİYORUMMMMMM :):):) Reklam kokan bir yazı gibi oldu ama alakası yok :) Sadece sevgi...

29 Mayıs 2009 Cuma

YAZ VE RAHATLA

Yer: Brighton, İngiltere. Aktivite: Tebeşir bazlı forum. Şimdi bu nasıl olabilir diye düşünebilirsiniz. Mesajlarınızı tebeşirle yerlere yazıyorsunuz ve herkes okuyor. İtiraf.com’un yerde olanı J Kötü anlamda değil gerçekten dedikodularınızı ve itiraflarınızı yere yazıyorsunuz.. Çok yaratıcı olabiliyorsunuz. Söylemek istedikleriniz içinizde kalacacağına yerlere yazın. Adını dağlara taşlara yazdım demek tam anlamıyla doğru olmasa da kısmen doğru oluyor. İlk başta forum gibi gözüksede aslında dedikodularınızı yazabileceğiniz bir yer. Rahatlama forumu olarak adlandırmak istiyorum ben bu aktiviteyi. Yaz dedikodunu ve yürü geç. Ayrıca günümüzün yeni reklam mecralarını arıyoruz bundan iyisi bulunamaz heralde hem ücretsiz hem yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Bu aktivite sizce İstanbul’da nerde yapılabilir?

12 Mayıs 2009 Salı

MAKARNAMSI HAREKETLER

Kuruluşunun 20. yılını kutlayan ve 2008’i ekonomik krize rağmen %36 büyüyerek kapatan Selva, makarnanın tarifini değiştirerek Tüketici Akademisi 2009 Kalite Ödülü’nü kazandı. Selva Gıda şimdi de büyük bir reklam kampanyasına adım atıyor.
Selva Gıda’nın yeni reklam yüzü olan ünlü oyuncu Uğur Yücel, reklam filmlerinde verdiği makarna tarifleriyle tüketiciyi makarna şölenine davet ediyor.
Önümüzdeki günlerde yayına girecek olan yeni reklam filminde ünlü oyuncu Uğur Yücel’i bir mutfakta 40 yıllık aşçı edasıyla izliyoruz. Tüketiciye makarnanın tarifini yeniden yapan Uğur Yücel, mutfağa dair tüm hünerlerini bu reklam filminde sergiliyor.
Son dönemin en popüler ve en çok izlenen dizilerinden olan “Canım Ailem”de canlandırdığı “Samim” karakteriyle sevenlerinin gönlünü bir kez daha fetheden usta oyuncu Uğur Yücel, “Selva”nın reklam filmlerinde, deyim yerindeyse tüketiciyi lezzet şölenine sürüklüyor.

FESTİVAL MEVSİMİ BAŞLADI

Müziğin ve eğlencenin vazgeçilmez markası Miller’ın düzenlediği, Türkiye’nin en “taze” müzik festivali Miller Freshtival başlıyor. Müzik dünyasının yeni ve gizli keşifleri, tam gün sürecek bu festivalde ilk kez karşınıza çıkıyor. Adını yeni duyurmaya başlamış taptaze yerli ve yabancı gruplar, günün erken saatlerinden itibaren Miller Freshtival’da sahne alacaklar.
“Miller Freshtival”, 30 Mayıs 2009 tarihinde Turkcell Kuruçeşme Arena’da gerçekleşecek. Miller Freshtival’da Amy Winehouse’un tahtına aday gösterilen vokal tekniği ile liste başı olan Gabriella Cilmi’nin yanı sıra, son dönemin adından en çok söz ettiren isimlerinden İngiliz grup Friendly Fires, Manchester’lı electro pop grubu The Whip, kendine has bir pop tarzı yaratan Joakim ve yeni albümlerinden şarkılar da seslendirecek olan Portecho gibi güçlü isimler müzik severlerlerle buluşacak.
Kapılarını 14:00’dan itibaren müzik severlere açacak olan Miller Freshtival, müziği ile olduğu kadar, konsepti, mekan düzenlemeleri ve müziğe paralel olarak sanatın çeşitli dallarına taze dokunuşları ile de Türkiye’deki diğer festivallerden ayrışacak; festivalin ilk saatlerinden itibaren film, fotoğraf, moda tasarımı alanlarında müzik konseptli performanslar sergilenecek. Miller Freshtival’ın katılımcıları, benzersiz gündüz etkinliklerini deneyimleme şansını yakalarken, müziğin tadını güneşin ısıtacağı çimlerin üzerinde muhteşem deniz manzarası karşısında çıkaracaklar.
Pozitif, İKSV ve Devrialem.biz’in katkılarıyla düzenlenen Miller Freshtival, tazeliği ve özgünlüğüyle yaza damgasını vurmaya hazırlanıyor.

Detaylı bilgi için: http://www.millerfreshtival.com/

Türkiye’nin en taze festivali için biletleri http://www.biletix.com/’dan temin edebilirsiniz.

6 Mayıs 2009 Çarşamba

BÜTÜN KADINLAR SOSYAL MEDYA UZMANI

Sosyal medya stratejileri ve kadın erkek ilişkileri. Uzaktan baktığınızda pekte alakalı gözükmüyor aslında birebir bağlantılı. Her stratejiyi ilişkinizde kullanabilirsiniz. Eğer birde gözlemciyseniz ve hedef kitle konusunda iyiyseniz çözemeyeceğiniz hiç bir problem yok. Aslında ben bugün sosyal medya hakkındaki yazıya devam edicektim ama bu konu hakkında düşünmeye başladım. Eski ders kitaplarıma kadar baktım çözüm çok basit. Sadece işinizi birazcık hayatınıza taşımanız gerekli.. biraz brain storming biraz yaratıcılık sizde büyük resmi görebilirsiniz.
Seyretmiş olduğum bir film aklıma bu fikri getirdi. "He is not that into you".. ve ordaki bir cümle "Artık kendimi daha çekici kılmak için kuaföre gitmiyorum sadece Facebook hesabımı güncelliyorum." ve bir diğeri "7 farklı teknolojiden 7 farklı çeşitli terk edibiliyoruz." Bu kadar çok terkedilme teknolojisi varsa bu teknolojiler doğru kullanılırsa neler olabileceğini düşünün. Sosyal medya artık hayatımızın her yerinde. Cool bir Facebook hesabımı yoksa harika yapılmış saçlarmı? Tambir Cosmogirl sorusu ama öyle.. Kendi profilinizden daha fazla erkek/kız arkadaşınızın profilini biliyorsanız size sosyal medya kölesi diyebiliriz. Diyelimki bu sistem Facebook.. Siz her application'ı her fan page'i biliyorsanız her değişikliğe adapte olabiliyorsanız bu bilgilerinizi neden kullanmayasınız. Düşünmeden edemiyorum acabak kaç kişi (bayan demek isterim) bir sosyal medya uzmanından daha çok sosyal medya uzmanı. Hiçbir zaman kabul etmeyeceğimiz bir şey ama biz zaman zaman Facebook ve diğer sosyal ağlarda yaşıyoruz. Biraz pazarlama stratejisi oldschool yada new age.. ve Taadammmm süper cool bir facebook profili ve hazırsınız artık... Eğer herşey stratejiyse ve sosyal medya hayatımızı yönetmeye başlamışsa neden hala bazı soruların cevabını bulamıyoruz diye sorabilirsiniz. Eksik olan "aşk".. istediğinizi yapın çözmeye çalışın o eksikse elinizde aslında iyi olmayan fakat güzelmiş gibi gösterdiğiniz bir boşluktan başka hiç bir şey yok...

28 Nisan 2009 Salı

SOSYAL MEDYANIN GELECEĞİ (1)

İnsanlar her zaman birbirleri ile iletişim içerisindeler ve etmeye de devam edecekler. Sosyal medyaya adapte olan tüketicilerin sayısı hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu hız bazen bana ileride ne olacak sorusunu korku dolu bir şekilde sordurmuyor değil. Sosyal medyanın geleceğini düşünmek çok zevkli ve heyecanlı. Çünkü gelecek aslında bugünde saklı. Aslına bakarsanız sosyal medya deneyimi her araçta bağımsızdır çünkü tüketiciler her sosyal ağda farklı bir kimliğe bürünürler. Bu farklı kimlikler sosyal deneyimde kopukluk yaratmaktadır. Yakında taşınabilir kimlik sağlayan teknolojiler tüketicilerin yaratmış oldukları bu kimlikleri beraberlerinde diğer sosyal ağlara taşıma olanağı sağlayacaklar. Sosyal medya deneyimi bir çok siteden fakat bir deneyimden oluşacak. Bu taşanabilirlik pazarlama, e-ticaret, CRM ve reklam sektörlerinde bir dönüşüm sağlaması beklenmektedir. Kimlik taşıma bu değişimin sadece başlangıcı, daha sonra Web bir çok farklı sosyal siteyi içeren fakat herkes tarafından paylaşılan sosyal deneyimler oluşmaya başlayacak. Bu oluşumlar tavsiyenin gücünü daha da artırarak online diyalogları prime time haline getireceklerdir. Tüketiciler online kararlar alırken çevrelerinin görüşlerini daha çok dikkate almaya başlayacaklar. Sosyal olarak birbirlerine bağlı olan tüketiceler sosyal ağları güçlendirecek ve gücü markalardan ve CRM sistemlerinden uzaklaştıracaktır. Markalar tüketicilerin bu adaptasyon sürecini takip etmeleri bir seçenek olmaktan çıkıp bir zorunluluğa dönüşecektir.

Sosyal Web’in 5 çağı
1) Sosyal İlişkiler Çağı: İnsanlar birbirleri ile iletişimde ve içerik paylaşımı var.
2) Sosyal İşlevselllik Çağı: Sosyal ağlar operasyon sistemleri haline geldi.
3) Sosyal Kolonizasyon Çağı: Her deneyim artık sosyalleşebilir
4) Sosyal İçerik Çağı: Bireyselleştirilmiş ve doğru içerik
5) Sosyal Ticaret Çağı: Gelecekte oluşacak olan ürün ve hizmetleri sosyal topluluklar belirliyor.

16 Nisan 2009 Perşembe

SOSYAL MEDYA KATEGORİLERİMİZ

Bugün Chris Miller’ın Sosyal Medya’yı kullanan insan kategorilerini anlatan harika bir yazısını okudum. Chris Miller’ın yazısında belirttiği kategorileri sizinle de paylaşmak isterim. Bence tanımlar çok net hatta şöyle bir çevreme baktığımda hepsini kişilerle özleştirebiliyorum.

Sinker: Sosyal Medya hakkında yaratılmış heyecanı anlamayan ve onlara hiç bir faydası olmadığını düşünen grup. Bu grup sosyal medya araçları ile ilgili her habere kendilerini kapatmışlardır. Bu insanlar en başlarda e-mail’dan da hoşlanmayan insanlardı. Bu kitlenin bir kısmı daha sonra Treadera dönüşmektedirler.

Treader: Ailelerinin ve arkadaşlarının ricaları ve istekleri doğrultusunda sosyal medya araçlarında yerlerini almış insanlardır. Kullanılan araçları tam olarak anlamayan ve anlamadıkları için şikayetçi olan bu kitle sinker’a dönüşmezse hafif bir swimmer olabilir.

Swimmer: Bu kitle sosyal medya araçlarını kullanabiliyor olmaktan gurur duyar. Araçları kullanırlar ve hatta bu araçları bazen birbirlerine entegre ederler. Aktif kullanıcı olan bu kişiler diğer grupların neden sosyal medyayı kullanmadıklarını anlamakta zorluk çekerler. Sosyal medya konusunda uzmanlaşmaya başlayan bu grup diğer kişilere yardım ederek Lifeguard pozisyonuna geçerler.

Lifeguard: Sevdikleri sosyal araç ya da ağı koruyan ve kollayan gruptur. Yeni gelenlere adaptasyon sürecinde yardımcı olurlar. Yeni araçlara, bilgisayarlarına zarar vereceğini düşündükleri için ön yargı ile yaklaşan swimmerlara güven verirler. Bunlardan bir kısmı yardım seviyesini arttırarak instructor konumuna yükselirler.

Instructor: Bu grup sosyal medya ve araçlar konusunda uzmandırlar ve “master” olarak adlandırılırlar. Açıklamaya ve öğretmeye açık olan bu grup her zaman onlinedır ve bir yerlerde mutlaka birilerine yardımcı oluyorlardır.

13 Nisan 2009 Pazartesi

YAZAR OKUYUCU KARMAŞASI

Bu aralar sosyal medya konusuyla çok yakından ilgiliyim. Sosyal medya tam olarak nedir ve nasıl maksimum şekilde kullanılabilir. Hangi kampanyalarda hangi araçlar kullanılmış. Bu kampanyalar Türkiye’de yapılsaydı nasıl bir uygulama ve nasıl bir etki yaratırdı. Tüketici alışkanlıkları adaptasyonu süreci nasıl olurdu. Sosyal medyayı klasik olarak tanımlarsak gerekirse sosyal medya toplumdaki diğer insanlarla bilgi paylaşımına yarayan tüm araçlardır diyebiliriz .Benim konumlandırmama göre ise durum biraz daha farklı bana göre okuyucu ve yazar birbirleri ile aynılar. Bu ikisinin tek farkı birinin binanın üçüncü katında bulunuyor olması diğerinin ise yoldadan geçiyor olması. Aynı özelliklere sahip olan bu insanların statü olarak farklarıda yok. Üçüncü katta bulun yoldan yürüyen adama oranla daha fazla ileriyi görebiliyor ve bunu yolda yürüyen adama aktarıyor. Sadece bilgi transferi. Herkesin rolleri her an değişebiliyor. Üçüncü katta bulunan yolda yürümeye başlayabiliyor. Yazar olan aynı zamanda çok aktif bir okuyucu olabiliyor. Bu kadar değişkenlik arasında bazen aynı bilgiler aktarılabiliyor yolda yürüyenlere fakat bu bilgiler her aktarıldıklarında içlerine birer parça yorum ve insight katılıyor. Var olan içerik birazda genel bir kavramla anlatırsak pişiyor. Mesela aynı konuları farklı farklı bloglarda okursanız kampanyanın her yönünü daha net görebilirsiniz. Sizin de sosyal medya tanımınızı çok merak ediyorum. Benimle paylaşırsanız çok sevinirim.

12 Nisan 2009 Pazar

SOSYAL MEDYA UZMANI OLMAK

Şirketler sosyal medyanın gücünü yeni yeni kavramaya başladılar. Belki bu hepimizin hemen hemen hergün duyduğu bir cümle. Ama hayatında acımasız bir gerçeği JBen bu yazımda işin birazda ik ayağına değinmek istiyorum. Sosyal medya bu kadar önemli ise danışmanları ve bilirkişileri de bir o kadar önemlidir. Mesela bir “Sosyal Medya” danışmanı ile çalışmaya başlayacaksınız dikkat edeceğiniz özelliklere dikkat ettiniz. Ve sonun da karar verme aşamasına geldiğinizde 2 aday arasında kaldınız. Hangisini tercih edersiniz? Kocaman bir müşteri portföyü olanımı yoksa henüz bir müşteri portföyü olmayanı mı?Bence müşteri portföyü o kadar da önemli değil. Neden diye soracak olursanız az bir müşteri sayısı fakat çalışan bir sosyal ağlar her zaman çok müşteri ve günde ortalama 29 ziyaretçiden çok daha iyidir. İyi bir trafik haftada ortalama 4 post ve her bir posta gelen en az 5 yorumdur. Ziyaretçi sayısına da ortalama 500 dersek daha ne isteriz. Kalabalık oluşturmaktansa odaklanmış olmak daha etkili olacaktır. İyi bir danışman demek müşteri portföyü demek değildir. İnanıyorumki bir çok sosyal medyayı bilen insan “fiyakalı” bir müşteri portföyü olmadığı için ciddiye bile alınmıyor. Bunun değişmesi gerekir ama günümüz “its not important what you know, whats important is who you know” mantalitesi pek değişmeye yanaşmıyor. Haftaya böyle bir düşünceyle başlamak hoşuma gitmedi ama insan düşünmeden de duramıyor.

31 Mart 2009 Salı

YENİLEN(ME)

Kendini yenilemek ve zamana ayak uydurmak her zaman başarılı olur. Ben bu cümlenin her zaman doğru olmadığını Tropicana kutularını yenilediği zaman gördüm. Tropicana Amerikalılar için bir klasiktir. Her evde en az bir kutu vardır ve herkesin kendine özel bir Tropicanası vardır. Tropicana klasik paketini değiştirerek ve değişim sonucunda markayı genel geçer bir meyve suyu kutusu gibi yapınca tam anlamıyla kıyamet koptu. Tüketiciler şiddetle karşı çıktılar ve seslerinide herm offline hemde online alanlarda gösterdiler. Portakal resmi yerine bir bardak portakal suyu koymak markanın ana mesajı olan “Gerçek portakallardan elde edilmiştir.”a tamamen ters düşmekte. Tropicana yeniden markalandırılmadan yenilenmeliydi. Klasikleşmiş markalar ufak değişiklikler ve yavaş değişiklikler yapmalılar ...

GÜÇ: KENDİNİ GÖSTERMEK

Her geçen gün online gruplar daha çok güç kazanıyorlar ve seslerini daha çok duyurabiliyorlar. Güç kazanmanın başlıca sebeplerinden bir tanesi bu grupların birbirleri ile dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olması. Anneleri ele alalım mesala ya da daha doğrusu anne bloggerları. Özellikle sevdiğim bir blogger var İbeking adlı blogun sahibi harika bir file ile alışveriş kampanyası yapmış ve bir çok anne blogger’ı bir araya getirmiş. Anne olmasam bile bu blogun sıkı takipçilerindenim. Bu gruplar gün geçtikçe şirketlere daha çok seslerini duyuruyorlar ve yakın bir gelecekte ürünleri de şekillendirmeye başlayacaklar. İşte herşey o zaman terse dönmeye başlayacak. Biraz ütopik olacak ama PR ajansları işte o zaman bu grupların peşinde olacaklar. Yavaş yavaş şirketler kararlarını alırken tüketicilerin gücüne ve sözüne güvenmeye başladılar. Pazar günü Hürriyet İK’da Microsoft ve stajyer alımı konusunda bir yazı okudum. En iyi ve yaratıcı blog yazan (başvuranların arasından) Microsoftta staj yapma şansı kazanacak. Gençler için harika bir şans bence. Çünkü bu insanlar araştırmış, özümsemiş ve kendi içinde yorumlamış oldukları konular hakkında yazacaklar. Altı bilgi ile sağlamlaştırılmış bir etkileme gücü elde etmiş olacaklar. Hem kendilerini gösterebilirler hem de geliştirebilirler. Kendimden örnek vermek gerekirse her blog yazısı için konu bakındığımda mutlaka bir şeyler öğreniyorum.

ÜNLÜ FAKTÖRÜ

Şu anda 1.5 milyonun üzerinde Twitter kullanıcısı var. Muhtemelen bu 1.5 milyonun içerisinde bu yazıyı okuyan sizde varsınız. Twitter’da olmak modern dünyanın statülerinden olmaya başlamış olsa da favori her zaman Facebook olarak kalacak. Bilmiyorum ne kadar dikkatinizi çekti ama Facebook’un yeni yüzü sayesinde videolar daha çok dikkat çekmeye başladı. Bireysel olarak eklenen videoları hemen hemen her gün seyretmeye başladım. (Eninde sonunda Facebook’un bu şeklini de seveceğiz.) Neyse konumuz Twitter’a geri dönelim. Ünlüler ve onların Twitter kullanımı. Bence bu çok güzel bir ikili. Tabii ki bu Twitter hesaplarının ne kadarı gerçek ne kadarı değil bilmiyoruz ama çok eğlenceli oldukları bir kesin. Ünlülerde Twitter’ı bizim sevdiğimiz kadar çok seviyorlar. Twitter sayesinde ünlülerin gündelik yaşamlarına bir pencere açılmış oluyor. Her ne kadar ünlüler için gerçekleştirilmiş bir PR çalışmaları olsada bence PR çalışmalarının en insani olanlarından.

23 Mart 2009 Pazartesi

MAKİNA GİBİ ÇALIŞMAK

Yeni olmayan ama bir kampanyaya çok güzel entegre edilmiş bir aktivite. İçlerinde insan bulunan Kit Kat makinaları. Kit Kat’ın “working like a machine” kampanyası ile birebir uyum sağlamış. Anlayacağınız gibi konsept makina gibi çalışan insanların ihtiyaçları olan molayı “Kit-Kat” ile sağlaması. “Working like a machine” kampanyası Nestle’nin İngilterede gerçekleştirmiş olduğu en büyük kampanya. Kampanyanın en gülümseten yanı (ki bu benim için çok önemlidir) çikolatanızı size veren insanla günün karmaşası içerisinde iki çift laf edebilmek. :) Bir kutu çikolatanın içerisinde bulunan insanlar. Bence JWT London’dan çok güzel bir çalışma :):)

FAİLİ MEÇHUL KIYAK

Tüketiciler ile iletişimi gerçekleştirmek için elimizde bir çok yöntem var. Bunların hangisini ne için ve ne zaman kullanmamız gerektiğini anlamak daha doğrusu doğru mecrada doğru materyal ile bulunmak işin sihir kısmı. Şimdiye kadar okuduğum bir çok makale ve kitap bana hep aynı şeyi tekrarladı “mesajınızı alacak kişileri programlayamazsınız”. David Armano’nun da blogunda belirtmiş olduğu gibi yayılım aşağıdaki gibi gerçekleşiyor.

1. Popüler medya
2. Açık networkler Bloglar, feeds ve websiteleri
3. Kapalı Networkler (Facebook, MySpace)
4. Bireyler arasında ve e-maillar ile yayılım.
Aslında bu yayılım her zaman bu sıra ile gerçekleşmek durumunda değil. Kendi aralarında da değişken olabiliyorlar. Bilmiyorum Faili Meçhul Kıyak aktivitesini nekadar duydunuz bence yayılımın en güzel örneklerinden bir tanesi. Yukarıdaki yayılım sırasının değişken olabileceğine en güzel örneklerden bir tanesi. Bende sistem şu şekilde işledi:
1) Fikir Atölyesi
2) Bloglar, feeds
3) Bireyler ve e-maillar
4) Popüler medya ( gazete ve radyo programı)
Bu yayılımın yakından takip eden bir insan olarak sosyal medyada yayılım gösterdiği üç özelliğide görmüş oldum. Bu özellikler Faili Meçhul Kıyağı anlatan kişinin iletişime geçtiği kişi sayısı (gündelik sohbetler, e-maillar, facebook vb.), bu kişilere iletmek için filtrelediği bilgiler mesajlar ( yapılabilecek ve yapılan aktivitelerden ve kartın nereden alınabileceğinden bahsetmesi) ve diğer kişilerin bu mesajı kendi çevrelerine yayması. Ben buna istem dışı seyirci kaldım. :) Kuzenim ve sosyal networkune yayılım olarak adlandırdım. :)

NELERİ TERK EDERİZ?

Hayatımızda neleri terk ederiz. . . Ya da bu terk edilmiş şeyler bize bir gün harika buluşlar gibi görünebilir mi? Internette öylesine dolaşırken bu siteyle karşılaştım ve çok ilgimi çekti. Bu sitede hergün insanlar tarafından yapılmış fakat terk edilmiş yerler ve şeyler yayınlanıyor. Sadece Amerika ile sınırlı kalmayan bu web sitesinde bulunan fotoğraflar insana garip bir huzur veriyor. Düşünmeden edemiyorsunuz acaba terk edilmeden önce burası nasıl bir yerdi diye. Bu sitede üyeler tarafından gönderilmiş terkedilmiş ve zamanında ticarette büyük yer sahibi olmuş hava, deniz, kara ve demir yollarına ait taşıtlarınıda görebilmek mümkün. Beni en çok etkileyen ise terkedilmiş lunaparkları görmekti. O kadar sessiz ama bir o kadar da rengarenk. http://www.artificialowl.net/

14 Mart 2009 Cumartesi

KOPYALAMAK ÜZERİNE Mİ YAŞIYORUZ YOKSA?

“Spread Marketing”. Bu terimi çok sevdim. Admap’te okuduğum bir makalede kısaca şunlar anlatılıyordu. Trendler ve farklı olan her şey nasıl yayılıyor.
Basit gerçek şu ki insanlar sosyal yaratıklar ve bağımsız olmaktan daha çok kopyalamayı tercih ediyorlar. Kopyalama bizim türümüzün başlıca öğrenme aracı ve insanlar sosyal realiteye bu şekilde uyum sağlayabiliyorlar. Nadirde olsa bağımsız düşünme insanlar tarafından gerçekleştirilebiliyor.
Aslında şöyle bir geçtiğimiz trendlere ve etki yaratan buluşlara baktığımızda bizim bu trendleri ve yenilikleri kopyalama sayesinde fark ettiğimizi görebiliriz. Toplumlara baktığımız zaman kopyalama sayesinde gerçekleşen etkileşim daha da büyük sonuçlara ulaşıyor. Bu da geleneksel pazarlamanın mantığına tamamen ters. Geleneksel pazarlamada etki bizim insanlara ne yaptığımızla onları etkilememiz ama gerçek yayılım insanların ne yapmak istediklerini kendileri seçmeleri ve diğerlerinin bunu kopyalamaları. Eğer siz markanızı sıradan bir insanın kullanması zincirini başlatırsanız o kişinin de sıradan arkadaşları da kopyalama ve bir gruba ait olma isteği sayesinde kullanmaya devam ederler ve sizde yayılım sağlamış olursunuz.
Admapte yayımlanan makaleye göre iki çeşit kopyalama varmış. Bunlar “Random Copying” ve “Directed Copying”. Benim en dikkatimi çeken Random Copying oldu. Sokakta yürüdüğünüzü düşünün ve çevrenizdeki insanların kıyafetlerini kullandıkları markaları bilinçaltınıza yazıyorsunuz ve daha sonra kendi fikirlerinizmiş gibi o markaları ve modayı takip etmeye başlıyorsunuz. Bence bu insan psikolojisinin harika bir yönü daha. Directed Copyinge gelince bu daha bilinçli ve daha takip edilebilir bir kopyalama türü. Klasik bir örnek vermek gerekirse aileniz Hürriyet okuyorsa bu sizinde evinize Hürriyet almanız demek.
Sosyal Networkler ve yayılım konusuna gelirsek kopyalama burada çok farklı bir boyut kazanıyor. Benim en sevdiğim kurallardan bir tanesi burada işliyor. “The law of the few”. Birkaç kişinin bütün toplumu etkilemesi ve bu birkaç kişinin “influential” olmaması. Bence bu harika bir denklem :)
Kopyalamayı başarıyla uygulamış birkaç marka:
Amazon.com: Bakmış olduğunuz her ürün size 16 adet başka insanların benzer olarak ne aldıklarını gösteriyor.
Apple i-pod: Kulaklıklarının beyaz olması sizce de ekstra bir görünürlük sağlamıyor mu?
Nike: Run istanbul gibi aktiviteler ile tüm koşu sporuna ilgi gösterenleri bir araya topladı.

SKITTLES - SOSYAL MEDYAYA TESLİM OLMAK

Geçen hafta Skittles web sitesinin giriş sayfasını Facebook fan page olarak değiştirdi. Kısacası Skittles sadece Buzz yaratmak amacında olan bir web sitesi yarattı. Yaratmış olduğu web-sitesinde filtrelenmemiş youtube, facebook ve wikipedia içerikleri yer almaktadır. Mars yetkilileri sosyal medyada çok zaman geçiren genç tüketicilerle iletişim kurmak için birebir çözüm olduğunu belirtmektedirler. Anladığım kadarıyla bu hafta Mars beni baya bir düşündürdü. Snickers örneği ve Skittles örneği beni ikileme düşürmedi değil. Bir şirket bu kadar açık olup bu kadar kapalı nasıl olabiliyor ben anlamıyorum. :)
Neyse konumuza geri dönersek.. Dün Facebook sayfası olan web sitesi bugün youtube görünümündeydi. Baya bir Modernista kokan bir web sitesi olmuş demeden de geçemeyeceğim. Web sitesi Agency.com tarafından yaratılmış. Araştırmalarıma göre bloggerlar tarafından pek sevilmeyen bir ajans. Olaylı bir Subway videoları mevcut. Skittles’a geri dönersek bence Skittles web sitesini bir nevigasyon sitesine dönüştürdü. Ulaşmak isteği gençlerin buram buram Skittles hakkında konuşmak istediklerini hiç zannetmiyorum. Bence Facebook kullanımının bu kadar yoğun olduğu Türkiye’de bence bizde biraz “Modernista” yapmalıyız.

YARATIYORSUNUZ AMA İZNİNİZ VAR MI?

Bu aralar en çok savunduğum konulardan bir tanesi markaların tüketicileri birazda olsa rahat bırakması. Bırakın tüketiciler markanızı istedikleri gibi kullansın. Geçenlerde internette dolaşırken snckrz.com diye bir web sitesi ile karşılaştım. Bu sitede kendi mesajınızla snickers logosu yaratabiliyorsunuz. Böyle bir site görünce çok sevinmiştim çünkü günümüzün trendlerinden olan markaları bireyselleştirme konusuna çok güzel bir örnekti. Zaten insanlar says-it.com veya photofunia.com gibi sitelere fazla derecede ilgi gösteriyorlardı. Snickers’ın bunu kullanarak kendi markası ile birleştirmesi çok güzeldi. Fakat hikayenin güzelliği burada bitiyor. Dün iş arkadaşlarıma siteyi göstermek için tekrar girdiğimde sitenin kapatılmış olduğunu gördüm. Pokenewyork.com (başarılı siteleri olduğunu düşünüyorum) tarafından yapılmış olan bu çalışma Snickers’tan izin alınmadığı için site kapatılmıştı. Hatta Pokenewyork’a dava açılması söz konusuymuş. Şimdi insan garip bir ikilemde kalmadan duramıyor. Sonuçta Poke markaya ücretsiz olarak harika bir çalışma yapmış ücretsiz olarak 80,000 kullanıcı yaratmış ve gene ücretsiz olarak böyle bir sitenin tanıtımı yapılmıştır. Diyet Cola ve Mentos uygulamasından sonra tüketicilerin sevdikleri markaları istedikleri gibi kullanabilme konusunun artık bir problem olmayacağını düşünmeye başlamıştım demekki daha zamanı gelmemiş. Günümüzde böyle bir erişim sağlanmış olan bir kampanyanın durdurulmasını ve var olan kampanyaya entegre edilmemesini sanırım ben hiçbir zaman anlayamayacağım. Neticeye bakarsak Mars yaratmış olduğu havayla Poke’a görünüm sağlamış oldu.