
Rahatsız edici, acıtıcı ve yakıcı ama hepsinden önemlisi müthiş yalnızlaştırıcı, insanı kendi kendiyle baş başa bırakıcı etkisine rağmen utanç, son derece toplumsal yaşanan bir duygu aynı zamanda. Bir iletişim hali. Toplumla birey arasında.
Bireyin karşısındaki toplum “utandırdıktan” sonra sahneden çekilse de, utandırarak yalnızlaştırdığı bireyi kendisiyle baş başa bırakıp çekse gitse de, bıraktığı utanç etkisiyle yalnızlaştırılmış bireyin dünyasındaki hâkimiyetini sürdürür. Bu haliyle birey açısından baskıcı bir duygu olmasına rağmen, utanç, aynı zamanda toplumsallaştırıcıdır da. Yine birey açısından. Ayıplama, dışlama gibi eylemlerle bireye yüklense de nihayetinde eleştiridir, eleştireldir ve bireye içselleşerek sürer utanç. Yüklenir ve yüklendiği yerden içselleşir. Bu aşamadan sonra özeleştirel olma olasılığı da yüksektir. Ya da toplumsal eleştirel. Yani utanç içindeki birey kendisini de sorgulayabilir, kendisini utandıran kodları da. Her halükarda eleştirel ve hatta düşünsel bir süreç.
Toplumun bireye tahakkümü olarak da dayatılabilir utanç, toplumsal uzlaşımların korunmasına, birey tarafından pervasızca çiğnenmesinin engellenmesine de hizmet edebilir. Birey ya uzlaşır ya da isyan eder. Ya o değişir ya toplum. En azından toplumu değiştirmeye çalışır. Her halükarda işlevseldir yani utanç. Toplumsal uzlaşım ve gelişmede.
Utanç kendisini ortadan kaldırarak işlevini yerine getirir. Utanan, utandırılan birey ya kendisini değiştirir utançtan kurtulmak için ya da utandırılmasına dayanak teşkil eden değerleri, kodeksi. Utanç ortaya çıktığında bireyi bir an için hareketsiz, eylemsiz kılsa da, bir süre sonra kendisini ortadan kaldırmak için kaldırması için bireyi harekete geçirir. Utancın süresi eylemsizlik anıyla eyleme geçiş anı arasındaki zaman kadardır.
Utanç yüz kızarması, terleme gibi bariz fiziksel etkilere neden olacak kadar şiddetli duygusal süreçlere yol açsa da doğrudan akılla ilgilidir. Sürüp süremeyeceğine akıl yolu ile karar verir utanç içerisindeki birey. Muhakeme eder, ya kendisini ya da toplumu yargılar. Utanç öznel bir hukuk süreci başlatır. Hissedildiği anda.
Utandırmaya karar veren toplumsal hukuk önceden belirlenmişken, utanan bireyin muhakeme ve hukuk süreci yeni başlamıştır. Utanç verili hukuku da onaylayabilir, yeni bir hukuk da üretebilir. Her halükarda utanç hukukun sağlanmasına yol açmıştır.
Utanç bir baskı aracıdır, evet. Ama toplumla bireyin bu “koparak süren iletişimi”inde, utandırma-utanma ilişkisinde bu baskı, olumsuz olduğu kadar olumlu bir baskı da olabilir.
Yani utanç önü sonu sorunlu bir duygu, duygulanım. Olumsuzluktan olumluluk üretme potansiyeli yüksek bir durum.
Tarifine kötü başlayıp iyi bitirmek zorunda kaldığımız bir süreç. İyi bitmesinden hoşnut kaldığımız bir süreç.
Bireysel etkileri kadar, toplumsal etkilerini de, toplumsal yaşama etkilerini de gözden kaçırmamamız gereken, hatta bundan, bu etkilerden daha fazla hoşnut kalmamız, daha fazla umutlanmamız gereken bir süreç utandırma-utanma süreci.
Tarih birazda utançla gelişiyor. Biraz da değil epey.
Daha iyi bir dünya umudunu insanın utanma potansiyeli, yetisi yaşatıyor biraz da. Biraz da değil epey.
Katliam anıtlarının önünde diz çöktüren utanç aynı zamanda nasıl büyük bir fazilete işaret eder. Geçmişi unutturmadan geçmişten koparan gücüyle utanç mazlumların nasıl da büyük bir dayanağıdır. Umududur.
Geleceğin kapısından içeri utanmadan, utanca bürünmeden girmek mümkün müdür? Üzerimizdeki utanç pelerininden kurtulmak için, geleceğin esintisine bırakmıyor muyuz kendimizi?
Bugün dünyanın utanca ihtiyacı her zamankinden daha fazla.Bügün dünyanın utandırmaya ihtiyacı her zamankinden daha fazla.
Devasa savaş makinelerinin kıydığı insanlar…
Dünyayı bir azınlığın müstemlekesi yapan bir ekonomi…
Çocuğunu bombalardan kurtaramayan bir baba ya da annenin…
Çocuğuna istediği oyuncağı ya da dondurmayı alamayan bir baba ya da bir annenin hissettiğini utanç olarak algılamamasına neden olan küresel utanmazlık.
Oysa artık bizi bir tek şey utandırmalıdır…Utandıramamak.